Siber Suçlar
TCK’ da siber suçlar esas olarak “bilişim alanında suçlar” ve “özel hayata ve hayatın gizli alanına karşı suçlar” bölümünde düzenlenmiştir.
Türk Ceza Kanununda Düzenlenen Siber Suçlar
Bu siber suçlar bilişim sistemleriyle işlenebilen ve günümüzde söz konusu sistemler kullanılmadan işlenebilme olanakları pek mümkün olmayan suçlardır. Bunların yanı sıra TCK‘ nın çeşitli bölümlerinde Bilişim Sistemleriyle işlenmesi olanaklı olan suç tiplerine ve bazı suçlarda da bilişim sistemleri aracılığıyla suçun işlenmesine nitelikli hal olarak yer verilmiştir.
Bilişim Sistemine Girme ve Sistemde Kalma Suçu
Günümüzde en sık karşılaşılan siber suçlar‘ dan birisini bilişim sistemlerine yetkisiz erişimler oluşturur. Pek çok bilişim suçunda veya kişisel verilere karşı suçlarda öncelikle IT sistemine (Bilişim Sistemine) yetkisiz erişimin gerçekleştirilmiş olması gerekir.
Bu suçun Türk Hukuk Sistemine girmesi, Avrupa Siber Suç Sözleşmesi‘ nde öngörülen “hukuka aykırı erişim düzenlenmesine” paralel olarak gerçekleşmiştir.
Bilişim Sistemine girişlerin cezalandırılması için verilerin ele geçirilmiş olması gerekmez. Veriler ele geçirilsin veya geçirilmesin bilişim sistemine hukuka aykırı olarak girmek veya orada kalmaya devam etmek yani bilişim sisteminin güvenliğini ihlal etmek suçun oluşması için yeterlidir. 5237 sayılı TCK’ nın 136. maddesiyle kişisel verilerin hukuka aykırı olarak ele geçirilmesinin ayrı bir suç tipi olarak düzenlendiği göz önüne alındığında, hukuka aykırı olarak bilişim sistemine girme veya sistemde kalma suçunun ilk defa 5237 sayılı TCK ile getirilen bir suç tipi olduğu görülür.
Bilişim sistemlerinin güvenliğinin aşılması temel bilgisayar bilgisinin üzerinde bir bilgi seviyesi gerektirir. Ancak, bu bilgi seviyesine sahip kişinin, belli bir meslek grubunda veya bir kurumda çalışan kişilerden oluşması gerekmez. Bu konuya ilgi duyan ve temel bilgilere sahip olan herkes konu üzerinde biraz zaman harcayarak ve çalışarak, bilişim sistemlerine hukuka aykırı bir şekilde girebilir. Bu konularla ilgili internet üzerinde bulunabilen kitaplar, makaleler ve yardımcı yazılımlar bu suçun işlenmesini kolaylaştırmaktadır. Bilişim sistemlerinin güvenlik düzeyleri arttıkça bu tarz saldırıları gerçekleştiren kişilerin de bilgi ve yetenek düzeyleri buna paralel olarak artmaktadır.
Bilişim sistemine girilmesi veya sistemde kalmaya devam edilmesiyle bu suç tamamlanmış olur. Dolayısıyla bu iki seçimlik hareketten birinin ya da her ikisinin birbirine bağlı şekilde yapılmasıyla suç oluşur. Yasa koyucu, bu suç açısından 765 sayılı Eski TCK’ da olduğu gibi verilerin ele geçirilmesini aramamıştır. Hatta yasa koyucu, sisteme girilip herhangi bir bilginin öğrenilmesini dahi aramamıştır. Kişi, sistemin içine girip, hiçbir veriyi ele geçirmeden ve sistemde bulunan verilerden hiçbir şey öğrenmeden bir süre sistemde kaldıktan sonra sistemden çıksa dahi bu suç artık gerçekleşmiştir.
Sistemin içerdiği verilerin, failin kastıyla sisteme girdikten veya orada kalmaya devam ettikten sonra en azından taksirli bir hareketiyle zarara uğratılması durumu, bu suçun neticesi sebebiyle ağırlaşmış halidir ve failin daha ağır bir ceza ile karşı karşıya kalmasına neden olur.
Araya Girme Suçu
“Bir bilişim sisteminin kendi içinde veya bilişim sistemleri arasında gerçekleşen veri nakillerini, sisteme girmeksizin teknik araçlarla hukuka aykırı olarak izleyen kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.”
Siber suçlar‘ dan bir diğeri olan Araya Girme Suçu ile korunan hukuksal değer verilerin güvenliğidir. Bu suç’ ta, bilişim sistemine girme söz konusu olmadığı için sistemin güvenliği öncelikli korunan değer değildir. Dolayısıyla bu suçla korunan hukuksal değer, ilgilisinin sistemler arasında aktarılan verinin güvenli olmasından kaynaklanan çıkarıdır.
Suçun konusunu oluşturan veriler ya bilişim sistemleri arasında ya da bilişim sisteminin kendi içinde naklediliyor olmalıdır. İletim için kullanılan aracın bir bilişim sistemi olması şartıyla, hangi yolla yapılırsa yapılsın, veri iletilmesi suçun konusunu oluşturur. Bilişim sisteminin kendi içindeki veri aktarımları da suçun konusunu oluşturduğu için sunucudan bilgisayara, bilgisayardan yazıcıya, bilgisayardan veri depolama aracına veri iletimi esnasında verilerin araya girmek suretiyle izlenmesi halinde bu suç oluşur. Veri naklini sağlayan bağlantının kablolu veya kablosuz olması ya da intranet, WLAN, VPN gibi özel ağlar olması arasında bir fark bulunmamaktadır.
Siber suçlar‘ dan biri olan bu suçun işlenebilmesi için izleme hareketinin teknik bir araçla yapılması gerekir, aksi halde suç oluşmaz. Dolayısıyla, kişinin gözü ya da kulağıyla nakil halindeki verileri ses ya da görüntü olarak izlemesi halinde bu suç oluşmaz.
Başkasına ait kablosuz ağlardaki veri trafiğinin içeriğinin araya girilerek taranması bu suçun işlenişine örnek olarak verilebilir.
İzleme eylemi bir görebin ifası için gerçekleştiriliyorsa suç oluşmaz. PVSK Ek. m. 6 veya m. 7 gereğince yapılacak izlemeler bu kapsamda değerlendirilir. Zira polisin PSVK’ nın bu maddelerinden kaynaklanan ülke çapında önleme tedbiri niteliğinde istihbari faaliyette bulunma yetkisi vardır.
Bu suçun cezası TCK’ da bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası olarak düzenlenmiştir.
Bilişim Sisteminin İşleyişini Engelleme, Bozma, Verileri Yok Etme veya Değiştirme Suçu
Söz konusu siber suçlar her ne kadar yasanın aynı maddesinde düzenlenmiş ise de bu durum benzer ancak farklı suç tipleri olduğu gerçeğini değiştirmez.
Bu düzenleme ile bilişim sisteminin her nasıl olursa olsun çalışmasının engellenmesi, sistemin bozulması ve verilere zarar verilmesi ya da erişilmez hale getirilmesi cezalandırılmak istenmektedir.
Bilişim sisteminin işleyişinin engellenmesi ve bozulması suçunun konusunu “bilişim sistemi” oluştururken, verilerin yok edilmesi veya değiştirilmesi suçunun konusunu ise “bilişim sistemlerinde yer alan veriler” oluşturur.
Bu başlık altında değinilmesi gereken bir başka konu ise, gün geçtikçe daha fazla kişi tarafından oynanan ve büyük bir ekonomik yapı haline gelen sanal gerçeklik oyunlarındaki “avatar“ denilen öznelerin ya da oyunlarda kullanılan dijital malzemelerin, bunun kullanıcısı dışında üçüncü bir kişi tarafından ele geçirilmesi durumunda bu suçların oluşabileceği gözardı edilmemelidir.
TCK’ nın 244. maddesinin 1. ve 2. fıkralarında yer alan bu siber suçlar için yalnızca hapis cezası öngörülmüştür. Yasada bu suçların cezası olarak 1. fıkra açısından bir yıldan beş yıla kadar hapis cezası, 2. fıkra açısından ise altı aydan üç yıla kadar hapis cezası öngörülmüştür. Suçun düzenlendiği 244. maddenin 3. fıkrasında yer alan suçun nitelikli halinin gerçekleşmesi halinde ise faile verilecek olan ve alt ile üst sınırı yukarıda belirtilmiş olan cezalar yarı oranında arttırılacaktır.
Bilişim Sistemi Aracılığıyla Hukuka Aykırı Yarar Sağlama Suçu
Yasa koyucu bilişim sistemi aracılığıyla hukuka aykırı yarar sağlamak suçunun gerçekleşmesi için failin gerçekleştirdiği eylemler neticesinde yasanın ifadesiyle “haksız bir çıkar sağlamasını” aramıştır. Haksız çıkar ifadesiyle “hukuka aykırı yarardır”. Bu yarar, mali haklara yönelik bir yarar olabileceği gibi manevi haklara yönelik bir yarar da olabilir. Yani failin gerçekleştirdiği eylemin sonucunda yarar elde edememesi durumunda bu suç oluşmaz. Bu durumda 244/1-2 fıkralarında yer alan suçların gerçekleşmesi söz konusu olabilir.
Ayrıca bu hukuka aykırı yararın failin kendisi hesabına ya da üçüncü bir şahıs adına sağlamasının suçun oluşumu açısından bir önemi yoktur. Her durumda hukuka aykırı yararın elde edilmesiyle suç oluşur.
Banka veya Kredi Kartlarının Kötüye Kullanılması Suçları
Banka ve kredi kartlarına ilişkin olan siber suçlar‘ ın çok sayıda işlenme şekli bulunmaktadır. Günümüzde bu suçların işlenme sayısı ve bu suçlar neticesinde ortaya çıkan ekonomik zarar, hem siber suçlar (bilişim suçları) hem de diğer ekonomik suçlar arasında önemli bir yer tutmaktadır.
Yasa koyucu, TCK m. 245 ile üç farklı suç düzenlemiştir. 1. ve 3. fıkrada yer alan suç tiplerini serbest, 2. fıkrada yer alan suç tipini ise seçimlik hareketli olarak düzenleyerek, banka veya kredi kartlarını kötüye kullanma eylemlerini ceza hukukunun koruma alanı içine almak istemiştir. Başkasına ait banka veya kredi kartıyla hukuka aykırı yarar sağlama eylemi farklı şekillerde meydana getirilebilir. Önemli olan bu eylemlerin sonucunda hukuka aykırı yararın elde edilmesidir.
Yargıtay, yeni tarihli kararlarında banka veya kredi kartının kötüye kullanılması suçlarında korunan hukuksal değerin kişinin veya bankanın malvarlığı olduğunu vurgulamaktadır.
Bu suçların failli herkes olabilir. Yasada bu açıdan bir özellik gösterilmemiştir. Ancak, özelliklle sahte kredi kartı veya banka kartı yapımında kullanılan araçların ve banka hesap bilgilerinin elde edilmesi ve kartlara uygulanması belli bir seviyede uzmanlık bilgisi gerektirir. Bununla birlikte banka ve kredi kartlarının kötüye kullanılması suçlarının mağdurunun, banka veya kredi kartının bağlı olduğu hesabın kullanıcısı olan mudinin mi; yoksa hesabın bulunduğu bankanın mı olduğu konusu tartışmalıdır.
Kart kullanıcısını banka veya kredi kartını kaybettiğini kartı çıkaran kuruma bildirmesi ve kart kullanıma kapatılmadan, aradaki kısa zaman diliminde söz konusu kartı kendisinin kullanması veya anlaşmalı olduğu bir başkasına kullandırması durumunda dolandırıcılık suçu gerçekleşir. Çünkü burada “kartın başkasına ait olması” unsuru gerçekleşmez.
Yasak Cihaz ve Programları Üretilmesi ve Ticareti Suçu
Bu suç tipi TCK m. 245/A’ da düzenlenmiştir. Bu maddede düzenlenmiş olması yalnızca 245. maddeye ilişkin bir suç olduğu anlamına gelmez. Suç tipinde de belirtildiği üzere “bu bölümde yer alan suçlar ile bilişim sistemlerinin araç olarak kullanılması suretiyle işlenebilen diğer suçların işlenebilmesi” amacıyla bir cihaz üretilmesi ve ticaretinin yapılması suç olarak düzenlenmiştir.
Bu suçun konusunu “cihaz, bilgisayar programı, şifre veya sair güvenlik kodu” oluşturur.
Cihaz, her türlü donanım olabilir. ATM’ lere kredi kartı bilgilerini kopyalamak için takılan aygıtlardan, POS cihazı benzeri kredi kartı bilgilerini kopyalayan cihazlara kadar tümü bu kapsamdadır.
Bilgisayar programı kapsamına ise suç işlemek için oluşturulmuş her türlü virüs veya casus yazılım bu kapsamdadır.
Şifre ise harf, sayı ya da sembollerden oluşturulan dijital kilitler olup, gizli kalması istenen belge, bilgi ya da sistemlere ulaşılmasını sağlayan anahtarlardır. Özellikle şifre kırıcı yazılımların oluşturulması bu suçun konusunu oluşturur.
Sair güvenlik koduyla bahsedilen ise, şifrelerin dışında güvenlik amacıyla kullanılan ses, retina, parmak izi ya da avuç içi tanıma gibi özellikleri barındıran güvenlik unsurlarıdır.
Bilişim Sisteminin Kullanılması Yoluyla İşlenen Hırsızlık Suçu
TCK’ nın 142. maddesinin 2. fıkrasının “e” bendinde “bilişim sisteminin kullanılması yoluyla işlenen hırsızlık suçu” yer almaktadır.
Gelişen teknoloji ile birlikte her gün yeni bir siber suç (bilişim suçu) işlenme şeklinin ortaya çıkması böyle bir düzenlemenin yapılmasını gerekli kılmıştır. Bitcoin gibi sanal para birimlerinin de çeşitli korsanlık yöntemleri ile elde edilmesi bu suçu oluşturur.
Hırsızlık suçunun temel hali TCK’ nın 141. maddesinde düzenlenmiştir. Suçun nitelikli halleri ise 142. maddesinde üç fıkra ve çeşitli alt bentler halinde düzenlenmiştir. Hırzılık suçu, uygulamada en sık karşılaşılan suçlardan birisi olduğu ve çok eski bir suç olması nedeniyle çeşitli işlenme yöntemleri olduğu için bu kadar ayrıntılı bir düzenleme yapılmasını gerektirmiştir.
Hırsızlık suçunun temel hali için bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası öngörülmüş iken 142/2-e’ deki suçun nitelikli hali için üç yıldan yedi yıla kadar hapis cezası öngörülmüştür.
Bilişim Sisteminin Kullanılması Yoluyla İşlenen Dolandırıcılık Suçu
TCK’ nın malvarlığına karşı suçlar başlıklı onuncu bölümünün 157. maddesinde dolandırıcılık suçu, 158. maddesinde ise dolandırıcılık suçunun nitelikli halleri düzenlenmektedir. Bu madddenin 1. fıkrasının (f) bendinde “bilişim sistemlerinin kullanılması yoluyla işlenen dolandırıcılık suçu” yer alır. Buna göre; “dolandırıcılık suçunun bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle, …. işlenmesi halinde iki yıldan yedi yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adli para cezasına hükmolunur…”
Yargıtay, bilişim sistemleri aracılığıyla gerçekleştirilen dolandırıcılık suçunda suçun temel şekline bağlı kalmakta ve fail tarafından gerçek bir kişiye karşı hileli hareketlerin yapılmasını aramaktadır. Bu hileli hareketlerin bir bilişim sistemine karşı yapılmasının mümkün olmadığı görüşünden hareketle de, hileli hareketlerin gerçek bir kişiye yapılması ve bu hiliye inanan gerçek kişinin aldatılması esnasında bilişim sistemlerinin de kullanılması suretiyle haksız bir yarar elde edilmesini suçun oluşumu için aramaktadır.
Yargıtay kararlarına göre, bilişim suretiyle dolandırıcılık suçunun gerçekleşebilmesi için, suçun eylem unsuru olan hilenin gerçek kişiye yönelmesi, mağdurun hataya düşürülerek kendi veya bir başkasının malvarlığı aleyhine, sanık veya bir başkasının lehine bir işlemde bulunmaya yöneltilmesi ve bu işlem sonucunda sanığın kendine veya başkalarının yararına haksız bir yarar sağlaması gerekmektedir.
Haberleşmenin Engellenmesi Suçu
TCK’ da haberleşme araçları tek tek sayılmadığı için haberleşme hangi araçla gerçekleştirilirse gerçekleştirilsin bunun engellenmesi bu suçu oluşturur. Bilişim sistemleri aracılığıyla gerçekleştirilen haberleşmenin engellenmesi eylemleri de TCK m. 124′ te düzenlenen suç tipinin koruması kapsamında değerlendirilmelidir.
Hakaret Suçu
Hakaret suçunun yüz yüze, telefonla, mektupla, e-postayla, Facebook veya Twitter’ da işlenmesi arasında bir fark bulunmamaktadır. Bu suç açısından, suçun işlendiği ortam değil, sarf edilen ifadelerin hakaret oluşturup oluşturmadığı önemli olmaktadır. Ayrıca, sosyal medya üzerinden veya basın yoluyla yapılan hakaret eylemlerinde genellikle aleniyet de sağlanmış olacağından suçun cezayı arttıran nitelikli hali uygulanacak ve faile verilecek ceza altıda bir oranında arttırılacaktır.
Haberleşmenin Gizliliğini İhlal Suçu
Günümüzde gelişen teknoloji sayesinde bilişim sistemleri kullanılarak özellikle de internet aracılığıyla e-posta, chat, internet üzerinden telefon görüşmesi veya telekonferans gibi çeşitli yöntemlerle haberleşme sağlanmaktadır. Bilişim sistemleri aracılığıyla gerçekleştirilen bu yeni haberleşme yöntemleri de TCK’ nın söz konusu maddesiin düzenlemesiyle koruma altına alınmakta ve bu tür haberleşmeyi ihlal edenler de cezalandırılmak istenmektedir.
Kişiler Arasındaki Konuşmaların Dinlenmesi ve Kayda Alınması Suçu
TCK’ nın ilgili maddesinin birinci fıkrasında kişiler arasında aleni olmayan konuşmaların taraflardan herhangi birinin rızası olmaksızın bir aletle dinlenmesi veya bunların ses alma cihazıyla kaydedilmesi suç haline getirilmiştir.
İlgili maddenin ikinci fıksında ise kişinin kendisinin de katıldığı aleni olmayan bir söyleşiyi ses alma cihazıyla kaydetmesi suç haline getirilmiştir.
Maddenin üçüncü fıkrasında ise kişiler arasındaki aleni olmayan konuşmaların kaydedilmesi suretiyle elde edilen verilerin hukuka aykırı olarak ifşa edilmesi suç olarak düzenlenmiştir.
Failin birinci veya ikinci fıkradaki suçu işledikten sonra üçüncü fıkradaki suçu işlemesi halinde her iki suçtan da ayrı ayrı cezalandırılması gerekmektedir.
Özel Hayatın Gizliliğini İhlal Suçu
Özel hayatın gizliliğini ihlal suçu son zamanlarda sıklıkla karşılaşılan ve basında da geniş yer tutan bir suç tipidir. TCK m. 134′ de yer alan bu düzenleme 5237 syaılı TCK ile ceza hukuku mevzuatına yeni getirilmiş bir suç olup, Anayasanın 20. maddesindeki kişinin özel hayatının ve aile hayatının gizliliğini korumayı amaçlamaktadır.
Müstehcenlik Suçu
TCK’ nın ilgili maddesinde müstehcenlik ve çocukların bu tür zararlı yayınlara karşı korunmasına yönelik düzenlemeler yer almaktadır. Söz konusu zararlı yayınların bilişim sistemleri kullanılarak ve özellikle internet ortamında yayılması ve paylaşılması olanaklı olduğundan bu suç tipinin sıklıkla bilişim sistemleri aracılığıyla işlendiği görülmektedir.
Bilişim Sistemlerinin Kullanılması Suretiyle Kumar Oynanması İçin Yer ve İmkan Sağlama
Ülkemizde kumar oynanması için yer ve imkan sağlanması suç haline getirilmiştir. Fiziksel veya dijital ortamlarda kumar oynatılması suç olarak düzenlenmiştir.
Ancak fiziksel ortamlarda bunun soruşturulması, faillerin yakalanması ve suçun ispatı halinde cezalandırılmaları görece kolay iken, aynı durum internet için söz konusu değildir. Bu işin çok daha kolay yapıldığı ve faillerin yakalanmasının da bir o kadar zor olduğu internette, bilişim sistemleriyle bu suçun işlenmesi hali suçun nitelikli hali olarak düzenlenmesi gerektiği doktrinde ağırlı olarak dillendirilmektedir.
Fikir ve Sanat Eserleri Kanununda Düzenlenen Siber Suçlar
Ülkemizde, 7 Haziran 1995 tarihli, 4110 sayılı yasa ile Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu‘ nda kapsamlı bir değişiklik yapılmıştır. Bu değişiklik ile getirilen yeniliklerden bir tanesi de FSEK’ in 2. maddesinde eser kavramının tanımı yapılırken bilişim yazılılımlarının da bu kavram içinde sayılması ve yasanın koruma kapsamına alınmasıdır.
Telif haklarının korunmasıyla bilişim alanındaki teknolojik gelişmeler arasında sıkı bir ilişkinin bulunduğu yadsınamaz bir gerçektir. Fikri Mülkiyet Hukuku’ ndan kaynaklanan suçlar esasen başlı başına ayrı bir çalışmanın konusunu oluşturacak nitelik ve önemdedir. Fikri Mülkiyet Hukuku ayrı bir hukuk disiplini haline gelmiş, kendine özgü bir mantığı, sistematiği ve terminolojisi olan bir hukuk dalıdır.
Mali, Manevi ve Bağlantılı Haklara Tecavüz Suçları
Mali haklara yönelik eylemlerin bilişim yazılımları üzerinde tasarruf yetkisi bulunan mağdurun malvarlığında bir azalmaya neden olacağı görülür. Failin gerçekleştirdiği yazılımları hukuka aykırı olarak çoğaltmak ya da kullanmak eylemleri sonucunda, yazılım üzerinde hak sahibi olan kişinin bu yazılımla elde ettiği veya elde etmeyi beklediği maddi gelirde kaçınılmaz olarak bir azalma olur. Bu nedenle bu suçla korunan hukuksal değerin kişinin malvarlığı olduğu ortadadır.
Manevi haklar eser sahibi olmanın bir sonucudur. Bu hak, eser sahibininn eseri yaratmış olmasının sonucu olarak kişiye sıkı sıkıya bağlı, başkasına devredilemeyen, vazgeçilemeyen, miras yolu ile mirasçılara geçmeyen ne sağlar arası ne de ölüme bağlı tasarrufa konu olmayan haklardandır. Bir yazılım sahibinin manevi hakları olarak, yazılımı kamuya sunma hakkı, yazılım sahibinin adını belirtme hakkı yani eser sahibi olarak tanıtılma hakkı, yazılımda değişiklik yapılmasını yasaklama hakkı ve yazılım sahibinin zilyet ve malike karşı hakları yani eser sahibinin eserin aslına varma hakları bulunur. İşte bu hakların birinin ihlali halinde fail FSEK m. 71 uyarınca cezalandırılır. Buna göre, bu suç tipiyle korunan hukuksal değer yazılım sahibinin FSEK’ in ilgili maddelerinde belirtilen manevi haklarıdır.
Eserin Topluma Sunulması Sırasında Görülen Bilgiler ve Bu Bilgileri Temsil Eden Sayılar ve Kodların Yetkisiz Olarak Ortadan Kaldırılması veya Değiştirilmesi Suçu
İlgili yasaya (FSEK) 21 Şubat 2001 tarihli, 4630 sayılı yasanın 37. maddesi ile eklenen Ek 4. maddede “Eser ve eser sahibi ile, eser üzerindeki haklardan herhangi birinin sahibi veya eserin kullanımına ilişkin süreler ve şartlar ile ilgili olarak eser nüshaları üzerinde bulunan veya eserin topluma sunulması sırasında görülen bilgiler ve bu bilgileri temsil edern sayılar ve kodlar yetkisiz olarak ortadan kaldırılamaz veya değiştirilemez. Bilgileri ve bu bilgileri temsil eden sayıları veya kodları yetkisiz olarak değiştirilen veya ortadan kaldırılan eserlerin asılları veya kopyaları dağıtılamaz, dağıtılmak üzere ithal edilemez, yayınlanamaz veya topluma iletilemez. Yukarıdaki fıkra hükümleri fonogramlar ve fonogramlarda tespit edilmiş icralar bakımından da uygulanır” denilmektedir.
Bu suç, eser sahiplerinin ve diğer hak sahiplerinin hem mali haklarını ham de manevi haklarını korumaktadır.
Koruyucu Programları Etkisiz Kılmaya Yönelik Hazırlık Hareketleri Suçu
FSEK’ in 72. maddesinde korsan yazılımların üretilmesine karşı alınan önlemleri yok etmeye ya da işlevsiz kılmaya yönelik hareketler cezalandırılmaktadır. Bu suçun eylem unsurunu bir bilgisayar programının hukuka aykırı olarak çoğaltılmasının engellenmesi amacıyla gerçekleştirilen bilgisayar programlarını etkisiz kılmaya yönelik bilgisayar programı veya donanım üretmek, satışa arz etmek, satmak veya kişisel kullanım amacı dışında elinde bulundurmak oluşturmaktadır. Bu suçun gerçekleşmesi için hareket dışında netice aranmamaktadır. Dolayısıyla bu suç sırf hareket suçudur.
Bu suçun cezası olarak altı aydan iki yıla kadar hapis cezası öngörülmüştür. Bu suçları yargılamakla görevli olan mahkemeler, ihtisas mahkemeleri olan Fikri ve Sınai Haklar Ceza Mahkemesi’ dir.
Elektronik İmza Kanununda Düzenlenen Siber Suçlar
Elektronik İmza Kanunu‘ nun yürürlüye girmesiyle elektronik ticarete ilişkin diğer düzenlemelerin önünün açılması da amaçlanmıştır. Özellilke 1 Ekim 2011 tarihinde yürürlüye giren HMK’ da elektronik imzanın ıslak imzaya eşdeğer bir ispat aracı olarak kabul edilmesi ve yine TBK’ da elektronik imza ile sözleşme kurulmasının geçerli olduğunun kabul edilmesi ve TTK’ da elektronik imza ile yapılan taciler arası işlemlere hukuksal değer tanınması bu aracın kullanımının gittikçe daha fazla yaygınlaşacağı ve daha birçok hukuksal işlemde kullanılacağı anlamına gelmektedir.
Elektronik imza, elektonik haberleşmenin içeriğinde yapılabilecek değişiklikleri belirlemeyi ve bir bilgiyi gönderenle, alıcısının kimlğini tanımayı olanaklı hale getirmektedir.
EİK madde 16′ da düzenlenen suçun konusunu elektronik imza oluşturma verileri ve araçları, 17. maddede düzenlenen suçun konusunu ise elektronik sertifikalar oluşturmaktadır. UNCITRAL tarafından hazırlanan Model Elektronik Ticaret Yasası’ nda elektronik imza; “veri mesaını imzalayanı ve imzalayanın mesajın içeriğindeki bilgiyi kabulünü belirtmek için kulllanılabilen, bir veri mesajına ekli veya mantıken onunla ilişkilendirilmiş elektronik şekildeki veri” olarak tanımlanmaktadır.
Elektronik imza tek başına güvenirlilik açısından yeterli değildir. Bu imzaya eklenerek uyum gösteren ve imza ile imzalayanın güvenirliliğini ve gerçekliğini doğrulayan bir karşılık veriye daha ihtiyaç vardır. Buna EİK’ da “nitelikli elektronik sertifika” denilmektedir.
Elektronik imza oluşturma amacıyla imza oluşturma verisi veya imza oluşturma aracının elde edilmesi, verilmesi, kopyalanması, bu araçların yeniden oluşturulması ile izinsiz elde edilen imza oluşturma araçlarının kullanılarak elektronik imza oluşturulması hareketlerinin yetkili kişilerin izni olmaksızın gerçekleştirilmesi halinde EİK’ nın 16. maddesinde düzenlenen suç gerçekleşmiş olacaktır.
Tamamen veya kısmen sahte elektronik sertifika oluşturulması, geçerli olarak oluşturulan sertifikaların taklit edilmesi, geçerli olarak oluşturulan sertifikaların taklit edilmesi, geçerli olarak oluşturulan sertifikaların tahrif edilmesi veya bu sahte elektronik sertifikaların kullanılması halinde EİK’ nin 17. maddesinde düzenlenen suç gerçekleşmiş olacaktır.
EİK madde 16 ve 17′ de işlenen suçların, elektronik sertifika hizmet sağlayıcısı çalışanları tarafından işlenmesi durumunda verilecek cezalar yarısına kadar arttırılır denilmek suretiyle bu suçların nitelikli hali de yasada düzenlenmiş bulunmaktadır.
EİK’ nın 16. ve 17. maddelerinde düzenlenen suçları işleyen failler için hem hürriyeti bağlayıcı ceza hem de adli para cezası öngörülmüştür.
Elektronik İmza Kanununda Yer Alan Kabahatler
EİK’ nın 18. maddesinde beş bent halinde bu yasanın çeşitli maddelerinde yer alan yükümlülüklere aykırı hareket edilmesi durumunda uygulanması söz konusu olan idari para cezaları yani kabahatlere yer verilmiştir. Ayrıca 19. maddenin ikinci fıkrasında tüzel kişiler açısından güvenlik tedbirine yer verilmiştir.
Avukat Mesut İLME
Bu sitedeki tüm makale ve yazılar Avukat Mesut İLME’ ye ait olup, sitedeki yazı ve içerikler mülkiyet tescili bakımından e-imzalı zaman damgası ile kayıt altına alınmıştır. Yazılı izin alınmaksızın, kısmen ya da tamamen kopyalanması veya başka bir yerde yayınlanması durumunda, Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu kapsamında hukuki ve cezai işlem başlatılacaktır.