You are currently viewing Boşanma Davası

Boşanma Davası

BOŞANMA DAVASI

Boşanma davası, eşler hayattayken, kanunda öngörülmüş olan bir sebebe dayanarak birinin açacağı dava sonucunda evlilik birliğine hakim kararı ile son verilmesi olarak tanımlanabilir.

Medeni Kanun, boşanmaya imkan veren sebepleri altı madde içinde düzenlemiştir. Bu sebepler değişik açılardan sınıflandırılabilir. Bazı sebepler, davalının kusuruna bağlı olduğu halde, diğerlerinde kusurun bulunması aranmamaktadır.

BOŞANMANIN ÖZEL SEBEPLERİ

A. ZİNA

Medeni Kanun m. 161′ de düzenlenmiş olan zina, kusura dayalı, mutlak ve özel bir boşanma sebebidir. Kanun, sadece zinanın bir boşanma sebebi olduğunu belirtmekle yetinmiş, tanımını vermemiştir. Genel olarak zina, eşlerden birinin, evlilik birliği devam ederken, karşı cinsten bir kişi ile isteyerek cinsi münasebette bulunması şeklinde tanımlanmaktadır.

Zinanın boşanma sebebi olması için, gerek kadının gerek kocanın bir defa evlilik dışı cinsi münasebette bulunması yeterlidir.

Zina fiili, ceza mahkemesinin kararı ile sabit olmuşsa, boşanma davasında bu ilam zinanın varlığına kesin delil teşkil eder.

Zina mutlak bir boşanma sebebi olduğu için, saptandığı zaman hakim boşanmaya karar vermek zorundadır.

Dava Hakkının Düşmesi

Zina sebebiyle boşanma davası açma hakkı iki şekilde düşer.

a) Hak düşürücü sürenin geçmesi

Medeni Kanun iki hak düşürücü süre öngörmüştür. Birinci süre, eşin zinasının diğer eş tarafından öğrenilmesinden itibaren altı aydır. İkinci süre ise zina fiilinden itibaren beş yıldır. Buna göre eş, diğer eşin zinasını beş yıl içinde ne zaman öğrenmişse, o andan itibaren altı ay içinde dava açmak zorundadır. Beş yıldan sonra ise dava açma hakkı sona erer.

b) Af

Medeni Kanun’ a göre affeden tarafın dava hakkı yoktur. Af, ancak bir fiilin işlenmesinden sonra söz konusu olabileceğine göre, burada da zinanın, gerçekleşmesinden sonra affedilmiş olması gerekir.

Af, açık olacağı gibi örtülü de olabilir. Ancak örtülü aftan söz edebilmek için, eşin davranışlarından af iradesinin bulunduğu açık olarak anlaşılmalıdır. Bu sebeple, zinayı öğrenmeye rağmen ortak hayata devam etme, mutlaka af anlamına gelmez.

B. HAYATA KAST, PEK KÖTÜ MUAMELE YA DA ONUR KIRICI DAVRANIŞ

Medeni Kanunu’ muza göre “Eşlerden her biri diğeri tarafından hayatına kastedilmesi veya kendisine pek kötü davranışması ya da ağır derecede onur kırıcı davranışta bulunulması sebebiyle boşanma davası açabilir”. Burada sayılan haller, mutlak, kusura dayalı ve özel boşanma sebepleridir.

a) Hayata kast

Hayata kast, bir eşin, diğerini öldürme niyetini bazı fiillerle açıklamasıdır. Bu niyeti ciddi olarak ortaya koyan fiillerde, kullanılan aracın ölümü sağlayacak nitelikte olup olmadığı önemli değildir. Hayata kast, diğer eşi fiilen öldürmeye teşebbüs gibi, diğer eşi intihara teşvik ya da yardım şeklinde de olabilir. Fiilin planlanarak, ya da ani bir kararla veya bir öfke sonucu yapılmış olması hayata kastın varlığı açısından önemli değildir.

b) Pek fena muamale

Pek fena muamele, diğer eşim vücut bütünlüğü ve sağlığına yönelik her türlü saldırıdır. Pek fena muamelenin varsayılması için devamlılık aranmaz. 

c) Onur kırıcı davranış

Eşlerden birinin diğerinin onuruna haksız ve ona hakaret etmek, onu küçük düşürmek amacıyla yaptığı saldırıdır. Bu saldırı, söz, yazı hatta hakaretlerle de ortaya çıkabilir.

C. KÜÇÜK DÜŞÜRÜCÜ SUÇ İŞLEME VE HAYSİYETSİZ HAYAT SÜRME

Medeni Kanunu m. 163′ te ikisi de kusura dayalı özel fakat nispi boşanma sebebi sayılmıştır.

a) Küçük düşürücü suç işleme

Bundan da anlaşılacağı gibi, her suç değil, yalnızca küçük düşürücü olan bir suç boşanma sebebi oluşturabilir. Suçun küçük düşürücü olup olmadığı verilen cezaya göre değil, toplumdaki anlayışa göre hakim tarafından takdir edilecektir.

b) Haysiyetsiz hayat sürme

Genellikle, randevu evi işletme, ayyaşlık, kumarbazlık, hayat kadını olarak çalışma haysiyetsiz hayat sürme olarak kabul edilmektedir. Kanun açık olarak hayat sürme dediği için, bir defalık bir haysiyetsiz davranış boşanma sebebi sayılmak için yeterli değildir, fiilin devamlı olması gerekir.

D. TERK

Medeni Kanun’ a göre, “Eşlerden biri, evlilik birliğinden doğan yükümlülüklerinin yerine getirmemek maksadıyla diğerini terk ettiği ya da haklı bir sebep olmadan ortak konuta dönmediği taktirde ayrılık, en az altı ay sürmüş ve bu durum devam etmekte ve istem üzerine hakim veya noter tarafından yapılan ihtar sonuçsuz kalmış ise, terk edilen eş boşanma davası açabilir. Diğerini ortak konutu terk etmeye zorlayan veya haklı bir sebep olmaksızın ortak konuta dönmesini engelleyen eş te terk etmiş sayılır.

Davaya hakkı olan eşin istemi üzerine hakim veya noter, esası incelemeden yapacağı ihtarda terk eden eşe iki ay içinde ortak konuta dönmesi gerektiği ve dönmemesi halinde doğacak sonuçlar hakkında uyarıda bulunur. Bu ihtar gerektiğinde ilan yoluyla yapılır. Ancak boşanma davası açmak için belirli sürenin dördündü ayı bitmedikçe ihtar isteminde bulunulamaz ve ihtardan sonra iki ay geçmedikçe dava açılamaz”.

E. AKIL HASTALIĞI

Medeni Kanun m. 165′ e göre, “Eşlerden biri akıl hastası olup da bu yüzden ortak hayat diğer eş için çekilmez hâle gelirse, hastalığın geçmesine olanak bulunmadığı resmî sağlık kurulu raporuyla tespit edilmek koşuluyla bu eş boşanma davası açabilir.” Hükümden anlaşılacağı üzere, diğer eş için evlilik birliğinin çekilmez hale gelmesi arandığı için akıl hastalığı, özel, nispi ve kusura dayanmayan bir boşanma sebebidir.

BOŞANMANIN GENEL SEBEPLERİ

Yukarıda sayılan özel boşanma sebeplerinden farklı olarak Medeni Kanun 166′ da düzenlenmiş olan halde boşanma, zina, pek fena muamale, terk, haysiyetsiz hayat sürme ya da diğerleri gibi belli bir olguya dayanmamaktadır. Aksine, genel boşanma sebeplerinde, önceden belirlenmesi mümkün olmayan, pek çok olay söz konusudur. Bu olaylar, belli bir durumun ortaya çıkmasına sebep olunca boşanma davası açılır.

Medeni Kanun m. 166′ da üç tür boşanma sebebi düzenlenmiştir. Bunlardan ilki evlilik birliğinin sarsılmasıdır (MK 166/I, II). Diğer iki halde MK 166, evlilik birliğinin sarsılmış olduğu kabulünden hareket etmiştir. Bu haller, eşlerin birlikte dava açmaları ya da birinin açtığı davayı diğerinin kabul etmesi (MK 166/III) ve açılmış olan bir boşanma davasının reddinden sonra eşlerin kanunda öngörülen süreyi ortak hayatı yeniden kurmadan geçirmeleri, yani evlilik birliğinin fiilen kurulamamasıdır (MK 166/IV)).

A. EVLİLİK BİRLİĞİNİN TEMELİNDEN SARSILMASI

MK 166/I ve II’ ye göre, “Evlilik birliği, ortak hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenmeyecek derecede temelinden sarsılmış olursa, eşlerden her biri boşanma davası açabilir.

Yukarıdaki fıkrada belirtilen hâllerde, davacının kusuru daha ağır ise, davalının açılan davaya itiraz hakkı vardır. Bununla beraber bu itiraz, hakkın kötüye kullanılması niteliğinde ise ve evlilik birliğinin devamında davalı ve çocuklar bakımından korunmaya değer bir yarar kalmamışsa boşanmaya karar verilebilir.”

Bu hükme göre, ortak hayatı sürdürme eşlerden beklenemeyecek derecede evlilik birliğini temelinden sarsmışsa, bu durum boşanma davası açılmasına sebep teşkil eder. Bu boşanma sebebinin var olup olmadığını hakim takdir edecektir. Evlilik birliğinin temelinden sarsılması sebebiyle dava açılması kusur şartına bağlı değildir. Temelden sarsılmada her iki eşin de kusursuz olduğu hallerde de dava açılabilir.

B. EŞLERİN BOŞANMA HUSUSUNDA ANLAŞMALARI

Medeni Kanun 166/III’ e göre, “Evlilik en az bir yıl sürmüş ise, eşlerin birlikte başvurması ya da bir eşin diğerinin davasını kabul etmesi hâlinde, evlilik birliği temelinden sarsılmış sayılır. Bu hâlde boşanma kararı verilebilmesi için, hâkimin tarafları bizzat dinleyerek iradelerinin serbestçe açıklandığına kanaat getirmesi ve boşanmanın malî sonuçları ile çocukların durumu hususunda taraflarca kabul edilecek düzenlemeyi uygun bulması şarttır. Hâkim, tarafların ve çocukların menfaatlerini göz önünde tutarak bu anlaşmada gerekli gördüğü değişiklikleri yapabilir. Bu değişikliklerin taraflarca da kabulü hâlinde boşanmaya hükmolunur. Bu hâlde tarafların ikrarlarının hâkimi bağlamayacağı hükmü uygulanmaz”.

Burada genel ve mutlak bir boşanma sebebi vardır. MK 166/II’ ün şartlarının gerçekleştiğini gören hakim boşanmaya karar verir. Çünkü kanun, eşlerin boşanma hususunda anlaşmış olmalarını evlilik birliğinin temelinden sarsıldığına ve bu durumun ortak hayatın devamının beklenemez hale getirdiğine ilişkin bir faraziye olarak kabul etmiştir.

C. ORTAK HAYATIN KURULAMAMASI YA DA FİİLİ AYRILIK

Medeni Kanun m. 166/IV’ e göre, “Boşanma sebeplerinden herhangi biriyle açılmış bulunan davanın reddine karar verilmesi ve bu kararın kesinleştiği tarihten başlayarak üç yıl geçmesi hâlinde, her ne sebeple olursa olsun ortak hayat yeniden kurulamamışsa evlilik birliği temelden sarsılmış sayılır ve eşlerden birinin istemi üzerine boşanmaya karar verilir”.

Boşanma Kararı ve Sonuçları başlıklı yazımıza bu bağlantı ile ulaşabilirsiniz.

Avukat Mesut İLME

Bu sitedeki tüm makale ve yazılar Avukat Mesut İLME’ ye ait olup, sitedeki yazı ve içerikler mülkiyet tescili bakımından e-imzalı zaman damgası ile kayıt altına alınmıştır. Yazılı izin alınmaksızın, kısmen ya da tamamen kopyalanması veya başka bir yerde yayınlanması durumunda, Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu kapsamında hukuki ve cezai işlem başlatılacaktır.